10 Şubat 2017 Cuma
Sabr'ı Şehrayin
Bir davaya teksif etmeksizin çabalamak, dipsiz kuyuyu doldurmaya çalışmaya eşdeğer. Bir dava bulamamak da bundan beter eziyet insana. Ama görüyoruz ki yürüyen her varlık devamlı çabalama güdüsünde. Ebedi yaşama muktedir olacakmış gibi mütemadiyen bir yenileşme, kendine koyduğu hedeflerin üzerine planlama çabası gütmekte. Tam da bu şekilde güdülen koyunlara dönüyoruz. Avuçlar dolusu insan davasız lakin bolca tasalarıyla devinip alçalıyorlar yeryüzüne. Kendi prangalarını gönüllüce kilitliyorlar. Asumana çıkma düşüyle bezeli bir avuç insan da çobanlık görevini üstlenmeye çalışıyor. Ve orta sınıf hayalleriyle avam kısım bir gün firavunluğa terfisini alacağıyla avutuyor kendini. Ne zaman bir hayalbaz görsen aklıma eski bir lisesinin girişinde yazan o manidar söz geliyor "Her şeyi bilmene gerek yok, haddini bil yeter." Ve Schoupenhauer'un da dediği gibi "İnsan istediğini yapabilir ama istediğini isteyemez." Çünkü olası isteklerimiz de bizimle beraber doğmuştur. İstisnai durumlar olabileceği gibi çoğu zaman yaşamımız bizimle beraber oluşuvermiştir. Ve her had bilmezliğimizde, sınırları aşamamak bizi daha da hırçınlaştırır. Her hırçınlığımızda biraz daha küçüldüğünü hissederiz kodeslerimizin. Ben bunu bir balonun içine hapsolmaya benzetiyorum. Size küçük bir özgürlük sağlarken ve aslında o sınırlarla bile semaya yükselebilecekken, çoğumuz onu yadırgamayı seçiyor. Önce esnetmeye çalışıyor, daha sonra germeye ve alışamayınca da patlatmaya. İnsan sınırları dahilinde insandır oysaki. Ademoğlu daha özgürlükle tanışamamıştır. Ve asla tanışamayacak olması da onun hayrınadır. İstediğimiz özgürlükse lakin, onu isteyemeyiz. Daha ilk başta ruh bedenine hapsedildiğinden beri özgürlük bir masala, bizim asla koparmamız gereken kırmızı bir elmaya dönüşmüştür. O elmaya erişebileceğimizi düşünmek bizi ümit dolu seyyaleye sürükleyebilir. Ama ümit de Pandora'nın kutusuna hapsolduğundan beri insanoğlu sabretmeye alışmayı öğrenmek zorunda kalmıştır. Ve sabır belki de ebedi bir varoluşa tanıklık edemeyecek dünyada ebedi tin sahibi insanoğlunun sahip olabileceği en yüce erdemdir. Rab cennetin kapılarında der ki "Sabredenlere mükafatları elbette hesapsız olarak verilir." (Zumer suresi, 10. Ayet)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Öne Çıkan Yayın
"Sessizce kendi kendime konuştum, alaycı bir tavırla başımı omzuma dayadım. Ne diye tasa çekiyordum sanki : ne tıkınacağımı, ne içeceği...
-
Acaba kendim ile yıllardır çok meşgul olduğum için mi kendime olan ilgimi kaybettim. Babaannem bir kere aynaya uzun uzadıya bakarsam en sonu...
-
Düzenli bir hayat temposu tutturdum sayılabilir. Sabah daha doğrusu öğlen uyandığım uykumdan sonra canım ne isterse kahvaltı niyetine yiyoru...