9 Mart 2016 Çarşamba

İstikamet: Ara Elemanlık

Serin yıllar, dostane yıllar, bertaraf yıllar...Yıllarla dost olalı birkaç zaman oldu. Lakin hep kommensal takıldık onlarla. Mütemadiyen sömürdüm onları. Mütamediyen harcadım kendimi bir lütuf hatrına. Yaşama lütfu hatrına. Oysa her gün kalkıp otobüste ezilirken nereye gidiyorum diye sormadım kendime. Yaşama telaşına kapıldım her yeni gün. Yaşamayı lütuf bildim yıllarca. Deliğinden çıkan karıncalar gibi yemeğimi toplayıp gece vakti yine deliğime döndüm. Her gün aynı otobüsün yolcusu, yolları tavaf ederek geçirdim yıllarımı. İstiyor musun diye sormayı unuttum yıllarca. Şimdi de ne istediğimi unuttum. Önüne ne koyulursa yiyen asalaklara döndüm sanki. Ve de kendimi inandırdım yıllarca, kendi seçimlerimi yaşadığıma. Oysa şu küçük yerkürede birileri bana bir görev yüklemişti çoktan. Ara eleman olmayı hayal edecektim. Artık ara eleman olmayı bile istemiyorum. Simurg'a varan ama aslında sadece o an içinde önemli olduğunu hisseden, dönüş yolunda aynı umursamazlıktan müzdarip bulunan Hüdut kuşu gibiyim.  Sadece yolculuk anlamlı kılıyordu beni. Karıncalar gibi her gün aynı delikten çıkıp, aynı deliğe dönmek. Yaşam olarak verilen lütuf işte bundan ibaret. Düzeni bozmamak için süregeldiğimi düşünüyorum. Her ara elemanın yaşamaktan kaçamadığı buhran zamanı içerisindeyim. Deliğimden bir daha dönmemek üzere kurtulmak istiyorum. Ama düzen anlamlandırıyor beni. Düzen bana defolu damgası yapıştırabiliyor. İkametgah adresimle banka hesabı açabiliyorum. Nerelisin, neredensin, sorularına düzen sayesinde cevap verebiliyorum. Düzen var ediyor beni. Kendi yaratıcısından nefret eden küçük küstah yaratıklara döndüm.

"Tadını çıkara çıkara, yudum yudum kederleniyorum." (Büyük İnsanlık, Kendi Sesinden Şiirler, Nazım Hikmet Ran, syf.21 )

3 Mart 2016 Perşembe

03.03

"Başlangıçta bir şeylerden kaçmak için düşünürüz; sonra fazla uzağa gittiğimizde, kaçışımızın pişmanlığıyla kendimizi mahvetmek için..." (Çürümenin Kitabı, Emil Cioran (Sayfa 33))

Kaçmaya doyamadığım bir yıldı. Sorumluluklarımdan, kendime bir hayal arama çabamdan, gerçekten arkadaşım olan birinden ve de yeni bir şans vermem gerekenlerden. Ayrıca yüzleşme yılımdı bu sene. Ölümle, hastalıklarla, uzaklıklarla, belirsizlikle ve de en önemlisi akışa kapıldığımı kabul etmem ile. 
Lakin pişman olduğum tek bir hatıra yok güncemde. İnsanları çantama attım, dertleri çantama attım, mutlulukları çantama attım, planları çantama attım ; ve çantamı da odanın bir yerine. 
 Her ne dersem diyeyim bu bir yıl daha da büyüttü beni.  Acıyı gördüm tekrar annemin gözlerinde, birkaç kişinin gözlerinde bana verdikleri değeri gördüm, hayatla olan çat pat ama güzel ilişkimin keyfine vardım. Yaşamaktan zevk aldığımı fark ettim çoğu zaman. Ve zamanın beni okyanustaymışçasına yüzeyde tutacağını, yaşamın beni boğmayacağına dair inancım güçlendi. Kendime olan güvenim güçlendi. Korkularım azaldı ve ben hala aynı benim. En çok da mutluluk veren bu bana. Değişimin peşimi bırakmamasına rağmen, ben hala benim. Değişim bir beni değiştiremiyor. Eski dostlar gibi, sürekli dip dibeyiz. Tesadüfün rast gelmediği ama en olmayacak zamanda karşılaşılan iki aşık gibi paçamızı da bırakmıyoruz birbirimizin. Ama biliyorum ki ben değişimi seviyorum. Karşıma her ne çıkarıyor olursa olsun. Kıssadan hisse; doğmuş olmak keyif, yaşıyor olmak ondan da beter bir keyif. Doğum günüm kutlu olsun. 

Öne Çıkan Yayın

"Sessizce kendi kendime konuştum, alaycı bir tavırla başımı omzuma dayadım. Ne diye tasa çekiyordum sanki : ne tıkınacağımı, ne içeceği...